St. Tropez



Saint Tropez güneydoğu Fransa'nın Provence-Alpes-Côte d'Azur bölgesinin Var bölümünde bir kasabadır. Marsilya'nın doğusunda 105 km uzaklıktadır. Saint Tropez kantonunda başlıca şehridir.
St. Tropez
Saint Tropez Fransız Riviera'sında bulunan son derece zengin ve ünlü yaz misafirleri için bilinmektedir. Saint-Tropez İkinci Dünya Savaşı sırasında güney Fransa'nın kurtuluş rolü ile bilinir.
Saint-Tropez ve çevresi dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Fraxinet yakınlarındaki Sarazenler yerleşime hakimdi.
Kısmen 1950'lerde, Brigitte Bardot sayesinde Saint-Tropez uluslararası üne sahip oldu. Ve Tanrı Kadını Yarattı filmi burada çekildi. 1960 ve 1970'li yıllarda, Louis de Funes'in çevirdiği Saint-Tropez de film serisi Le jandarma kasabanın daha ünlü olmasında katkıda bulunmuştur.


St. Tropez Yolu
Cannes’dan yola çıkıp, otoban yerine sahil kenarından kıvrıla kıvrıla yol alıyoruz. Her 100 metrede bir daracık yolda durup fotoğraf çekme savaşı her bir karesinin hakkını veriyor. Yol o kadar güzel koylardan, yamaçlardan, tepelerden geçiyor ki adeta bir rüyadayız. İlk durak St. Rapheal, şirin bir sahil kasabası, insanlar güleç, turistler keyifli, yola devam ediyoruz. Diğer durak St. Maxime… St. Tropez’e yaklaşıyoruz, açıklarda ki yatlardan anlıyoruz bunu. Güzel konser ve hediyelik eşya pazarı vardı bir akşam, hafif serinde gece. St. Tropez’e giriyoruz büyük bir heyecanla. Küçük bir balıkçı kasabası, devasa yatların yanında yol ve evler küçücük kalmış. Yatlar ufaltmış soğuk gövdeleriyle kasabayı. Kasabayı değil yatları izliyoruz, kalp atışlarımız hızlanırken. Arabayı park edip, kalabalık bir dondurmacıdan 4 top kocaman, şimdiye kadar yediğim en lezzetli ve keyifli dondurmayı alıyorum elime ve en güzel yat yarışması yapmak için yatların gölgesinde oturuyoruz. Yaklaşık yarım saatte yediğim dondurmam bitince eşim ve ben en güzel yat konusunda fikir ayrılığına düşüyoruz. Daha büyük bir dondurma alıp bu konuyu tartışmak istesem de eşim “yok artık yeme!” gözleriyle bana bakarken küçük cadde de kalabalığın içinde kayboluyoruz. Denize girmek için dünyaca ünlü plajların olduğu bölgeye gitmek için yola koyuluyoruz. Nikki, Pearl ve daha birçok meşhur plajdan birini seçip gidiyoruz, otoparkları ortak bütün plajların ve sanki Las Vegas AutoShow, o kadar yani… J Deniz müthiş, sahilde açıklara bakınca gördüğünüz manzara inanılmaz, onlarca yat. İrili ufaklı lüks yatlar St. Tropez koylarında duruyor. Yat manzarası eşliğinde o güzel denizin, şehrin dışında olduğu için sessizliğin kısaca yeryüzünde ki cennetlerden birinin tadını çıkartıyoruz. Ama deniz kıyaslaması yaparsam Nice’in denizi daha büyüleyici. St. Tropez maceramız bitip dönerken, yol üzerinde kocaman bir lunaparka giriyoruz. Gece bir başka oluyor Cote d’Azur yolları.

St. Tropez ve ben...

St Tropez  www.saintrop.com
Plajları
tahiti beach www.tahiti-beach.com
plage de pampelonne www.plagedesjumeaux.com
le clup 55 www.clup55.fr
pearl beach www.thepearlbeach.com

Ömer Faruk EREN
St. Tropez 2010

Nice

Fransa'nın cazibe merkezlerinden biri olan Nice şehri hakkında kısa bilgiler;

Nice

Görmeden Gelmeyin;

Gezilecek yerler
Promenade des anglais (ünlü yürüyüş yolu)
Vieille ville (eski şehir)
Coline du chateau (park)
Cours saleya (sokak pazarı)
Monastre de cimiez (manastır)
St. Nicholas Ortodoks kilisesi
Castel plage (plaj)
Avenue jean medecin (alışveriş caddesi)
Galeries lafayette
Opera de nice
Palais lascaris
Place massena (massena meydanı)


Müzeleri

Musee national message biblique marc chagall
Chaggal koleksiyonunu içeren müze chagall’ın tablolarından eskizlerine, baskı resimlerine ve vitray cam işlerine ev sahipliği yapar.
Musee d’art moderne at d’art contemoorain (modern sanat müzesi)
Musee matisse
Musee des beaux arts (güzel sanatlar müzesi)
Terra amata museum
Musee et site archeologiques (arkeoloji müzesi)
Geçmiş dönemlere ait heykel, seramik, gravür, aletler bulunmaktadır. 6-7€
Musee d’art et d’histoire palas massena
Sanat ve tarih müzesi. Tablolar, mobilyalar, silahlar. 6€ Salı günleri kapalı


Yemeden Gelmeyin;
Ratatouille (zeytinyağında kızartılmış kabak, biber, patlıcan, soğan ve domates
Salade niçoise (nice salatası; zeytinyağlı pişirilmemişsebzeler)

P@SH@


Kolye ağır geldi boynuma :)


Al beni kucağına..

İki aylıktı tanıştığımızda... o kadar küçük o kadar masum bakıyordu ki, diğer bütün kardeşleri verilmiş bir bu kalmıştı yapayalnız. Sütten kesilmiş, annesi ilgilenmiyordu. Dayanabilir mi insan? Bakıldığı oda da kutuların arasından bakıyordu ürkek gözlerle. Bebekti daha. Kucağıma alır almaz, sıcaklığı hissetmek için kafasını gömdü göğsüme, merhamet ilgi istiyordu. Bir daha indirmedim kucağımdan ve arabaya atlayıp eve getirdim. O ürkek bebek bir anda canlandı, doğasına döndü sanki hayvan. Birazcık ilgi birazcık sevgi bütün canlıları bu kadar mı etkiler, değiştirir? Ağlamadı geceleri hiç. Oyunlar oynadı kendini sevidirmek istercesine yan gözlerle bizi süzerek. Adı "Pasha" bu güzelliğin.


Şapşal :)

Çok koştum, yoruldum...


Aslan gibi yatarım...

Asilim ben :)

Palio di Siena

Piazza del Campo

Palio di Siena ya da yerel olarak kısaca Il Palio, İtalya'nın Siena kentinde her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos günlerinde olmak üzere iki kez düzenlenen geleneksel at yarışı oyunlarıdır. Bu yarışlarda her bir at ve binicisi şehrin Contrada adı verilen 17 semtinden birini temsil eder. Yarış boyunca büyük bir insan topluluğu yarış atlarını izler. Her yıl bu popüler yarışı izlemek için Siena kentine dünyanın her yanından binlerce turist gelir. Yarışa katılan tüm at ve biniciler temsil ediyor oldukları semtin renklerine ve simgelerine uygun olarak giyinirler: Aquila (Kartal), Bruco (Tırtıl), Chiocciola (Salyangoz), Civetta (Baykuş), Drago (Ejderha), Giraffa (Zürafa), Istrice (Kirpi), Leocorno (Tekboynuz), Lupa (Dişi kurt), Nicchio (Deniz kabuğu), Oca (Kaz), Onda (Dalga), Pantera (Kara Panter), Selva (Orman), Tartaruga (Tosbağa), Torre (Kule) ve Valdimontone (Montone) olarak kısaltılır.


Mahalle Bayrakları
Antik Roma döneminde düzenlenen yarışlarla herhangi bir ilgisi bulunmayan Palio oyunlarının bilinen en yakın akrabaları Orta Çağdan kalmadır. Oyunların düzenlediği şehir merkezi, piazza, geçmişte ölüm dövüşlerinin, çoklu boks maçlarının, 16. yüzyılda ise boğaz güreşlerinin düzenlendiği bir açık alandır. Contrada denen semtler arasında düzenlenen bu yarışlar 14. yüzyıldan bugüne büyük ilgi çekmektedir.


1590 yılında boğa güreşleri yasaklanınca, bu tip yarışmalara başlandı. Yarışların ilk örnekleri bufalo sırtında yapılıyordu ve bufalate olarak adlandırılıyordu. Daha sonra assinate denen eşek-sırtı yarışlara geçildi ve at-sırtı yarışlarda bu süreçte düzenleniyordu. Palio alla tonda adı verilen ilk modern Polio yarışları 1650 dolaylarında ilk kez yapıldı. Başlangıçta her yıl bir kez olmak üzere yapılan yarışlara, daha sonradan bir gün daha eklendi. Yarışların düzenlendiği alanda, yarışa katılan atlar sırtlarında binicileriyle 3 tur atarlar.