Mafiş Müşkila






Gardenia Plaza Hotel'de buluşup kaynaştık...
Minibüsçülerle pazarlık edip Naama Bay'a gittik...
Rehberlerimiz bizi bırakıp kaçtı hiç neşemizi bozmadık...
Sharm el Sheikh'te mercanlara daldık...
Sina Çölünde safari yaptık...
Develere binip bedevi çadırlarında çay içtik...
Kutup ayılarıyla atv motorlarına bindik...
Otobüste saatlerce yolculuk yaptık...
Acılarımızı, neşelerimizi, sırlarımızı paylaştık...
Piramitlerde apaçi dansı yaptık...
Hala daha rehberimizi dövmeden yola devam ettik...
Kahire müzesini gezdik...
Nil Nehri'nde Felluka'ya bindik...
Çılgınlar gibi eğlendik...
İskenderiye'de takıldık...
Askeri havalimanının bizim için kurulan çadırında! çilingir sofrası kurup kafayı bulduk...


Ve yine bize abilik yapan İhsan Kalbur'a,
Güler yüzüyle bizi güldüren annelik yapan Nilüfer Abla'ya,
Kızları Zehra ve Sıla'ya,
Özel rehberimiz Bendeniz'e :) Ömer Faruk Eren
Özel rehberimizin kahrını çeken biricik eşim Banu Eren'e,
Hiç susmayan ve bizi kutup ayılarından koruyan İsa'ya,
İsa'ya katlanan Hakan'a,
Nerde ne yapacağı belli olmayan Evren'e,
Evren gibi bi eşe sahip olduğu için çok şanslı olan Onur'a,
Turkcell'den destekleriyle Özge'ye,
Çıkardıkları seslerle bize neşe katan Taşanyürek Çifti'ne,
Zerafetiyle bizi büyüleyen Talin Abla'ya,
Yüzü hep gülen ve Talin Abla'nın elini hiç bırakmayan Celal Abi'ye,
Pazarlık ustası Mansur Abi ve eşi Zümrüt Koç'a,
Annesi ile kalbimizde anne sevgisini arttıran Burcu ve annesi Fahriye Bilkay'a,
Bekarlıklarıyla bütün gözleri üzerimize çeken; Dilek Çağşırlı, Nurşen Ünal, Dicle Keçeli, Nil Keçeli, Çiğdem Ar, Pınar Sancak'a,
Old Market'e bizi götüren Barbi'ye,
Otelimize gelip yüreğimize su serpen Hobit Cem'e,
Kahire rehberimiz üstün bilgili Tarih uzmanı Bora'ya,
Ras muhammed turunda bizimle olan Amigo'ya,
İskenderiye'de bizim için çadır kuran havaalanı yetkililerine,
Bütün sokak ve caddeleri temiz tutan Mısır'lı yetkililere,
Bahşişleri ucuz tutan Mısır halkına,
Bize hertürlü turu ayarlamak için uğraşan Pegas Tur rehberi Serdar Bey'e
İncelikleri ve hizmetleriyle bize mükemmel bir tatil yaşatan Gardenia Plaza çalışanlarına,



VE SON OLARAK BİZİ BİRARAYA GETİREN PRONTO TUR'A
SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZİ İLETİYORUZ....



Ömer Faruk EREN

MISIR 11/2010

Venedik

VENEDİK - Gondollar Ülkesi


Venedik
Sokakları su, meydanları turist, suların üzeri gondollar dolu… Venedik’e girerken treni değil de deniz yolunu tercih etmelisiniz. Etmelisiniz ki, masal kusursuz başlasın. Yani mutlu dalmalısınız uykuya, güzel bir rüya görebilmek için. Venedik’e yaklaşırken tekneniz, Duke’lerin fısıltısını duyup, asırlar önce bu sularda ki ticaret gemilerini hissedebilirsiniz. Yol boyu şehri savunmak için kullanılan bir yöntemin izlerini görürsünüz. Şehrin etrafını çevreleyen suların birçok noktasında lagünler var, bu lagünler suların altında kalmış ve sığ sular oluşturmuşlar etrafta. Venedikliler kendileri ve ticaret gemileri bu lagünlere denk gelip karaya oturmasın diye gemiler, tekneler, işaretlemişler direklerle yol boyu. Şehre herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda kaldırıvermişler işaretleri, yollar belirsizleşmiş. Saldırı için gelen donanmalar takılmışlar bu lagünlere. İşte bu nedenle hep iyi geçinmiş herkes Venediklilerle…

Gondol Sefası

Venedik yaklaşık 118 adacık üzerine kurulu, 170 kanal ve kanalları birbirine bağlayan 400 köprü ile, zamanında veba salgınından korunmak için çıkarılan, şimdi ise simgesi ve hediye eşyası haline gelen maskesiyle, cadı şeytan diyerek sahipleriyle birlikte yakılan kedilerin torunlarıyla, ortaçağdan kalma ticaret şanıyla meşhur masalsı su kentidir.


San Marco Meydanı
San Marco Meydanı karşılar sizi, Osmanlı’nın hediye ettiği sütunlara selam verirsiniz meydana yaklaşırken. Avrupa’nın salonu derler bu meydana. Napolyon “Avrupa’nın en güzel şenlik alanı.” bile demiş bu meydan için. Meydanda Dükler Sarayı, Porte della Centa, Saat Kulesi, Procuraite Vecchie, Procuraite Nove, Camponile var. Tekne ile gidince Venedik’e meydana yaklaşırken Son Nefes Köprüsü’nü görürsünüz. İç Çekiş veya İşkence Köprüsü olarak da bilinir. Düklük Sarayı ile Yeni Hapishane arasında kapalı olarak inşa edilmiştir. İsmini de muhtemelen buradan almıştır, cezaevine giden mahkûmların Venedik’e son defa baktıkları yer olduğu için… Rialto Köprüsüdür en renkli ve en meşhur köprü. Rialto köprüsünün üzeri ve etrafı birbirinden güzel hediyelik eşyacılar ve maskeler, ayakkabı ve çantalar, şekerleme ve çörekler bulabileceğiniz Grand Kanal’ı doya doya seyredebileceğiniz bir yerdir. Grand Kanalın üzerine inşa edilmiş en eski köprüdür, iki yakayı birbirine bağlayan. Venedik’in en büyük kanalıdır, adından da anlaşıldığı gibi. Ana caddesidir aslında şehrin, Venedik’in Champs Elysee’si… 200’den fazla saray vardır kanalın kenarında, İstanbul’un Boğaz’ı gibi ayırır şehri ikiye. Venedik’in etrafında bulunan adalarda meşhurdur. En çok duyulanı Murano camlarının memleketi Murano Adası’dır. İtalya’nın her şehrinde rastlayabilirsiniz, cam kolyeler, biblolarına.

Rialto Köprüsü'nden Grand Kanal

Venedik aynı zamanda huzuru temsil ediyor. Sessizlik sakinlik. Beton yapılaşmadan ağır basıyor mavi suların rengi. Tabi hemen aklınıza Bora Bora sahillerinin maviliği gelmesin aklınıza. Ama su işte, huzuru her rengiyle sağlayabiliyor. Benim hayalimde ki Venedik, işte o Maldivler de ki, Bora Bora’da ki denizin muhteşem sularıyla bezeli. Kapatıp gözlerinizi, o mükemmel maviliği Venedik kanallarına yerleştirin ve manzarayı hayal edin.


Kral Gondolcu :)
Büyük bir paradoks yaşanır Venedik’te aslında. Çünkü en çok intihar vakalarının olduğu şehirlerden biridir, aynı zamanda hem huzur hem hüzün bir aradadır bu şehirde. Hiç tekin gelmez insana kanallarda gezerken görünen evler. Sanki terk edilmiş bir şehir gibi hüzünlüdür kanal sokaklar. Bence bunun nedeni asırlar önce şehri kasıp kavuran veba salgınıdır. Ayrıca çığlıklarıdır, cadı diye yakılan günahsız kadınların ve kedilerinin, şehre acı dolu bir hava katan. Sahipleriyle birlikte yakılan kedilerin laneti diyorum ben. Acı ve hüzün bu iki nedenden dolayı yerleşmiş şehrin simasına. Uzun yıllardır aşıklara mesken olmuş, filmlere konu ve set olmuş, bütün duyguları aynı anda yaşayabileceğiniz, herkesin “yakında tarihe gömülecek, zor ayakta duruyor, sular altında kalacak!” dediği, ayak basınca nereye gideceğinizi şaşırmanıza neden olan, gondolları görünce kendinizi şanslı hissetmenizi sağlayan masal şehir Venedik, mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biridir. Avrupa’nın herhangi bir şehrinde olduğu gibi burada da elinizde harita olmalıdır mutlaka, ama bence haritayı çantanıza kaldırmalı ve sokaklarda kaybolmalısınız. Her bir sokağın gizemli yönleri var, keşfetmek çok eğlenceli. Uzunca yürüdüğünüz bir sokağın sonunda su dolu sokaklarından birine ulaşıp, ayaklarınızı suya uzatıp, önünüzden geçen içinde turist dolu gondollara el sallayabilirsiniz.


Ömer Faruk EREN
Venedik

Mısır Gezi Rehberi



Piramitler
Suyun üzerinde teninizi okşayan hafif meltem, gördüklerinizin heyecanı ile çarpan kalbiniz ve dalga seslerinde ki sessizlik bütün sıkıntılarınızdan uzaklaşıp dünyanın bu bambaşka köşesinde yaşadığınız bu deneyimi herkesle paylaşmak için sabırsızlanmanıza neden olacak. Kumlardan gözleriniz yansa da ve motor seslerinden kendi sesinizi duyamayacak hale gelseniz de, Sina çölünün ortasında kum tepelerinin arasında derinlere gidip, kaybolma isteğiyle dolarken yüreğiniz –nasıl olsa altımda atv var diyerek- bu macera bitmesin diye dua edeceksiniz.
Uçaktan inice sizi karşılayan hava genzinizi yakıyor. Bize olan buydu fakat turun ilk gününde yaşadığımız olaylar daha yakıcıydı. Aslında Mısır’da başımızdan geçenler daha doğrusu gezinin ilk günü yaşadığımız şok ve sonrasında ki macera, kurulan dostlukla ve verilen mücadele harika bir anı olarak hafızalara kazındı. Tur şirketi rehberlerinin iş bırakma eylemi ile başlayan maceramız, içimizde ki maceracı ve lider özelliklerini dışarı çıkartmıştı benim ve sevgili İhsan abimin… 4 günlük kısa bir tatilde var gücümüz ile bütün turu çekip çevirdik ve unutulmaz güzellikte şeyler yaşadık. Rehberler ile devam etseydik kesinlikle bu dostluklar kurulamayacak ve heyecan bu kadar dorukta olmayacaktı, herkesin ortak fikriydi bu.
Sharm El Sheik ise ilk durağınız, ilk durağınız olmasa bile kesinlikle en uzun süreyi buraya ayırmalısınız, tadına doyamayacağınız mas mavi derinliklerde bir dünya sizi bekliyor.

Old Town
Sharm’ın iki kasabası var. Old Town ve Na’ama Bay. Old Town’a sadece akşamları gidin. Alışveriş yapıp güzel hediyelik eşyalar bulabileceğiniz güzel bir yer. Ama Na’ama Bay’a sürekli yolunuz düşecek. Na’ama Bay’a gitmek için ya otelinizin shuttle hizmetini, ya otelin önünden mutlaka geçecek olan minibüsleri ya da taksi kullanabilirsiniz. Biz kimi zaman shuttle ile, kimi zaman kalabalık grup halinde sıkı bir pazarlıkla minibüsleri tercih ettik. Unutmayın geçim kaynakları sadece turizm. Bahşiş isteyen o kadar çok kişi göreceksiniz ki… Kaldığımız otelin personeline tuvaleti sorduğumda bahşiş istemişti, gerisini siz düşünün. Adres sormadan önce bir daha düşünün. Çok eğleneceksiniz.
İlk yapmanız gereken hemen bir şnorkel satın alıp –sakın demeyin “ben kullanmadım, bilmiyorum, yapamam” diye- doğruca Na’ama Bay halk plajına. Halk plajı dediğime bakmayın birçok plaj var hepsi paralı ve otellere ait onun yerine çarşıya en yakın olanı tercih edin. Orada yaşayacağınız küçük bir deneyim ve şnorkel alıştırma turları çok işinize yarayacak. Ayrıca burada görecekleriniz aklınızı başınızdan almaya yetecek ve daha sonra Ras Mohammed milli parkına tekne ile yapacağınız dalış turunu heyecanla bekliyor olacaksınız.
Na’ama Bay plajında şnorkelinizi takıp denize girince insanların çoğunlukla olduğu yere doğru gidin ve bakın. Elinizi uzatıp dokunabileceğiniz mesafede küçücük minyatür resifler göreceksiniz. Ve nefesinizi tutup etrafınıza bakın…
Ben suya ilk girdiğimde o müthiş güzelliğe ve renklere sahip balığı görmem 1–2 dk sürmemişti. Heyecandan ağzım açık almış ve 1 litre su yutmuştum J. Cam dipli tekne turuna katılmanıza gerek yok, direk duya dalın. Bir dokunuş uzak uzaklığınızda ki dünya sizi büyüleyecek. Hala daha Ras Mohammed turunda gördüklerimi hayal edince suyun serinliğini yüzümde hissedebiliyorum.
Nargile Keyfi
Ras Mohammed, öğle yemekli tam gün sürecek bir yolculuğa çıkacaksınız. Biz tur mağduru iyi ki olmuşuz demiştik, çünkü anlaştığımız Rus firması hem 40$ gibi uygun bir fiyata götürdü bizi hem öğlen yemeğimizde kuru fasulye ve pilav bile vardı. İlk durağımız güzel bir koydu ve dalgıç rehberler eşliğinde suya atlıyorsunuz. Önde rehber dalgıcınız grup halinde size hayatınız boyunca hatırlayacağınız güzellikleri işaret ediyor. Küçük bir tavsiye, bu turda su altında gördüklerinizi ölümsüzleştirebilmeniz için Na’ama Bay’da 15–20€ vererek kullan-at su altı fotoğraf makinesi satın alabilirsiniz.
Papirüs Yapımı
Na’ama Bay’da Hard Rock cafe ve mc donald’s bulabilirsiniz. Nargile içmeden dönmeyin ve yine burada pazarlık etmek şartıyla meşhur Papirüs kâğıtlarından satın alabilirsiniz. Ama eğer tur şirketi ile gidiyorsanız ve Kahire’ye uğrayacaksınız, tur sizi Kahire’de papirüs kâğıtlarının nasıl yapıldığını görebileceğiniz ve indirimli alışveriş yapabileceğiniz bir mağazaya götürecektir. Na’ama Bay’da ayrıca Casinolar da var. Zaman geçirmek için bütün bir gecenizi ayırabilirsiniz.

Macera Başlasın
Deniz ve kum her ne kadar birbiriyle anılsa da burada durum biraz farklı. Deniz ve çöl aslında Sharm’ın mucizesi. Atv turuna katılın ama ucuza kaçmayın 30$ ve üzeri turları tercih edin. Ya da atvlerin resimlerine bakın, marka ve modellerini sorun, eski model olmasınlar. En önemlisi eğer imkânınız varsa gece turuna katılın. Gündüz çok kalabalık oluyor ve etrafta atvleri kullanan çocuklarda oluyor. Keyif almak için gece turu birebir. Yüzünüzü ve saçlarınızı kumdan korumak için sarıp sarmalanın ve maceraya hazır olun. Yankı dağına karşı olabildiğince yüksek sesle bağırmak, kum tepelerinin ve dağların arasında dolaşırken yamaçlara kurulmuş bedevi çadırlarının ışıklarını seyre dalmak, bir molada bedevi çadırında dostlarınızla vakit geçirmek sizi fazlasıyla memnun edecektir.
Keops :)
Yolumuz Kahire’ye düştü daha sonra. Piramitleri, izlediğim filmlerden dolayı çok merak ediyordum. Otobüsün camından uzaklara bakıp görünce Keops piramidini kalp atışların hızlandı. Şehir ile iç içe kalmış olması ve gezi için belli bir düzenin olmayışı biraz hayal kırıklığına neden olsa da o devasa yapıtları görünce her şey yerini şaşkınlığa bırakıyor. Piramitlerin muhteşemliği ile ilgili benim aklımı başımdan alan en önemli bilgi 2.300.000 sütundan oluşuyor olması ve her bir sütunun 2,5 ton ağırlında olmasıydı. Tahmini olarak 20-25 yıl gibi bir sürede tamamlandığı bilinen piramitlerin gizemi burada saklı. Hesaplara göre 20 yılda inşa edilebilmesi için 2,5 dakika da bir sütunun yerleştirilmiş olması gerekmekte imiş.! Ki sanırım öyle de olmuş… sütunların nasıl taşınıp hangi tekniklerle yerleştirildiği biliniyor, yerleştirilme süresi ise gizemi J bırakın orda hesap kitap yapmayı, doya doya seyreyleyin dünya harikalarını.
Satıcılara ve sizi deveyle gezdirmek isteyenlere hiç yüz vermeyin. Hediyelik eşya almak için de acele etmeyin çünkü İstanbul’un kapalı çarşısına benzeyen güzel bir yere gideceksiniz. Sıkı pazarlık sonucu ulaşacağınız rakamlar sizi kendinizi kral hissettirecek. 400 mısır paundu etiketli bir ürünü 50-60 paunda alabilirsiniz unutmayın… geçici kınadan 3-5 dakika da kolunuza bacağınıza dövme yaptırabilirsiniz. Daha sonra Kahire müzesine gidin ve buraya en az 3 saatinizi ayırın.
Felluka Turu
Gelelim Nil Nehri turuna. Yemekli turlara katılmanızın hiçbir cezp edici tarafı yok. Onun yerine pazarlık yaparak en fazla 20-30$ vererek, içecek ikramlı ve bol müzikli tur yapabilirsiniz. Ve bu turu gece yapmalısınız. Nil nehrine taksilerle pazarlık ederek çok uyguna ulaşabilirsiniz. Bunun için otel görevlilerinden yardım isteyin.
Geldik son durağımıza, Osmanlı izleriyle bezeli İskenderiye… zamanının dünyanın 7 harikasından biri olan deniz feneri ve yine zamanının en büyük kütüphanesi ile bütün dünyanın tanıdığı Akdeniz incisi. Yavuz Sultan Selim’in gözüyle bakarak dolaşmalı fenerin yerinde olan şimdiki kaleyi ve İzmir’i andıran sahilini. Biraz mola verip sahile karşı bir kahve içmeli 1962 yılında denizin içinden, pembe granit bloklarından oluşan fenerin kalıntılarını bulan bilim adamlarının heyecanını hayal ederek.

Ömer Faruk EREN


11/2010

Papirüs Üzerine İşlenmiş Dua

Amsterdam


I AMSTERDAM
Özgürlükler şehri… Red Light District “Kırmızı Işıklar Bölgesi”, esrarlı kekler ve bolca duman, diğer yanda Van Gogh ve Rjiks Müzesi, şehri birbirine bağlayan sayısız köprü ve kanalları… Herkese hitap edebilen güçlü bir sesi var bu şehrin. Bu konuda çok ta başarılı, tek ihtiyacınız olan bir çift göz, biraz ruh biraz da heyecan. Her sokağın her meydanın ve caddenin melodisi hoşunuza gidecektir. Dam meydanında şehrin bütün renklerini görebilirsiniz. Taksi ya da herhangi bir ulaşım aracına ihtiyacınız yok, yürüyerek bütün şehrin güzelliklerini tadabilirsiniz. Veya bisiklet kiralayıp özgürce turlayabilirsiniz.

Anne Frank House
Van Gogh müzesinin arka bahçesinde bulunan meşhur “I AMSTERDAM” yazısının harflerinin içinde resim çektirmek çok eğlenceli. Eğer şanslıysanız adınızın baş harflerinden birini denk getirip fotojenik bir resim yakalayabilirsiniz J. Vondel parkta kaybolmak, kanalların üstünde tekne turuna katılarak şehre başka gözle bakabilmek, dünyaca ünlü djlerin performanslarını izleyip sahne aldıkları mekânları keşfetme fırsatını yakalamak, Dam meydanından başlayan Damrak Caddesi üzerinde bulunan Mannaken Pis adlı patates kızartmalarıyla karnınızı doyurmak, korku ve heyecan içinde uyuşturucu almak J, Red Light District’te dolanmak, Anne Frank’ın evinin önünde ki kuyruğu görüp “demek ki görülmeli!” deyip, uzunca bir bekleyişten sonra içeriden lanet ederek dışarı fırlamak J, tiyatro gösterisi zannedip Casa Rosso’ya show izlemeye girmek, Red Light bölgesinde ki bit pazarını! Gezmek J, çiçek pazarına uğrayıp “ne güzel” demek, hediyelik eşya dükkânlarından ülkeye dönerken problem çıkaracak ürünler almak, kanal üstünde ki tekne evlerde yaşamayı hayal etmek, kanalın kenarında dizilmiş rengârenk ince uzun evlere hayranlıkla bakmak, Dam Meydanına çıkan trafiğe kapalı yolda yürürken “aaaa aynı bizim İstiklal!” demek, Madame Tussaud müzesine girip -daha sonra fotoğraf makinesinin hafıza kartında yer açmak için üzülerek resim silme sorunsalı doğuracak- sayısız resim çekmek, gördüğünüz herkese kafası güzel! Muamelesi yapmak, Xtracold buz bara gidip “amma soğukmuş” demek Amsterdam da mutlaka yapmanız gerekenlerdir.

Banu ve Mini
Fazla söz söylenemez bu renkli şehir için burada gökkuşağını buluyorsunuz ve altında gerçek bir hazineye tanıklık ediyorsunuz. J

Patates Kızartması Molası

Kanal Gezisi

Burada yapılacak en akıllıca hareket Damrak Caddesi üzerinde bulunan turizm infolarından birine uğramak ve günübirlik düzenlenen Antwerp ve Brüksel turuna katılarak Belçika’yı da kısa bir turla görmek olacaktır.


RijksMuseum www.rijksmuseum.nl/  
RijksMuseum sadece Amsterdam'ın değil, Hollanda'nın en büyük klasik sanat müzesi. İçinde Frans Hals, Rembrandt gibi ünlü Hollandalı ressamların eserlerini bulabilirsiniz. Ayrıca müzede Hollanda tarihi ile ilgili eserler de sergileniyor.



Van Gogh Museum www.vangoghmuseum.nl

RijksMuseum'u gezdikten sonra sırada Van Gogh Müzesi var. Müze çıkışındaki tabelaları da takip ederek yaklaşık 3-4 dakika yürüyüş mesafesinde bulunan Van Gogh Müzesinde 200'den fazla Van Gogh eseri ile beraber Van Gogh hakkında çok detaylı bilgi edinme fırsatınız var. Van Gogh Müzesinin açılış kapanış saatleri, bilet fiyatları ve diğer bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz.

Anne frank huis www.annefrank.org

Rembrandthuis (Rembrand evi) www.rembrandthuis.nl

Ressam Rembrandt 17 yy izlerini taşıyan bu evde 20 yıl yaşamaştır.

Stedelijk Museum CS (Modern sanat müzesi) www.stedelijk.nl

Madame Tussauds Museum www.madametussauds.com/amsterdam/



Yılda 4.2 milyon turist ziyaret ediyor.





Ömer Faruk EREN

Amsterdam 29.10.2009

Pisa

PISA - Boynu Bükük Kule



Pisa Kulesi
Nereye geldik diye sorarak başlarsınız yürümeye Pisa Kulesini görmek için, her adım da umutsuzluğa düşürür gözleriniz sizi, kalabalık avutur anca, demek ki var birşeyler var diye. Oyalar sizi Mucizeler Meydanı'na girmeden önceki hediyelik eşya pazarı, neşenizi yerine getirir. Herşey kapıdan içeri girip geniş arazinin yemyeşil çimleri sizi karşılayınca değişiverir. Önce önünüze bir halı gibi serilmiş çimlerden kaldırınca başınızı katedrali ve vaftizhaneyi görürsünüz. Arazinin büyüklüğünden küçücük kalmışlardır. Ardından gözünüz şirin mi şirin görünen eğik kuleye takılır aynı anda bir gülümseme belirir yüzünüzde. Sonra resim çektiren insanlara bakarsınız şaşkın gözlerle. Herkes kuleyi kurtaran pozlar verir birbirlerine. Kimileri daha acımasızdır turistlerin "ben eğdim" pozları verirler çünkü. Çimlere uzanıp uzun uzun izleyebilirsiniz bu kuleyi vedalaşan iki dost gibi, sanki son defa bakıyorsunuz birbirinize... İtalya'nın başka hiçbiryerine gelmeseniz bile bu kule ile vedalaşmaya gelin. Sanki kule dünyada ki tüm insanlarla vedalaşmayı bekliyor gibi tamamen toprağı öpmeden önce... :)
Mucizeler Meydanı
Pisa Kuzey İtalya'daki Toskana bölgesinde ayni ismi taşıyan Pisa ili merkezi olan bir şehirdir. Pisa Kulesi ise İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracolide (Türkçesi Mucizeler Meydanı) bulunur. Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir. Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır. Biraz da teknik bilgi anlatsın size durumu...

Ömer Faruk EREN
İtalya 2010

Floransa

FLORANSA - Medici Köyü

Floransa'da görülmesi gereken yerler ve mutlaka görmeniz gereken müzeler...

Ponte Vecchio
Anlatımı şairanedir Floransa'nın kendini, kalabalık sokak ve meydanlarında başınızı döndüren sanat eserleri ve yapılar bir anda içinizi ferahlatan bir köprü üzerinde değiştiriverir hislerinizi. Aslında bambaşka şeyler hissedip bambaşka şeyler yazıyorum ama teknik olarak etkileyici bir ayrıntı var. O da Medici adlı aile. Bu şehirde iki yüzyıl kadar yaşamış sanat düşkünü aile. Sanata düşkünlüklerini şehri gezmeye başlayınca anlıyorsunuz. Bütün şehri kitaplardan fışkıran Rönesans tarihini anlatan eserler ile bezeli. Bir zamanlar İtalya’nın başkenti olan Floransa şu anda Toskana bölgesinin başkenti. Dünyanın en büyük 4. Katedrali bu şehirde. Küçücük bir sandviç dükkanı var sokakların birinde, en eskisi en meşhuru en güzeli, doya doya tadına bakın. Çıkmadan önce şehirden, tepeden bir göz atmayı unutmayın.


Floransa’yı anlatan en güzel fotoğraf karesi üzerinde evler ve bir çok dükkan olan başlı başına ayrı bir mahalle sayılabilecek Ponte Vecchio, yani Eski Köprü’dür. Benzerine Bursa’da rastlayabilirsiniz aslında bu köprünün. Arno Nehri üzerinde 14. yy.da yapılmış olan köprü adeta tarihe ve modern yapılara meydan okurcasına ayakta duruyor ve her yıl turist kaynıyor. O kadar güzeldir ki II. Dünya Savaşı’nda Almanlar bütün köprüleri bombaladığı halde bu köprüye dokunmamıştır. Orta Çağda üzerinde ki evlerin kasap olduğu söyleniyor, şimdi ise kuyumcular var dükkanlarda. Tabi ki Floransa’da görülecek çok yer var. Santa Maria del Fiore Katedrali, dünyanın en büyük 4. Katedrali, Duomo Meydanındadır Floransa’da. Aldırış etmeyin hiçbirşeye ve sadece yürüyün dolaşın sokak sokak her sokak farklı bir İtalya gibi, içinde Roma’yı da bulacaksınız, Venedik’i de… pizza ve sandviç için mola vermeyi unutmayın.
Floransa

Müzeler

Galleria delgi uffizi (uffizi müzesi) www.uffizi.org
Galleria dell’accademia (sanat müzesi) www.florenceart.it/AccademiaGallery
Museo stibbert (sanat koleksiyonu) www.museostibbert.it
Museo dell’opera del duomo (duomo müzesi) www.operaduomo.firenze.it
Museo di storia dell scienza (bilim tarihi müzesi) www.museogalileo.it/visita.html
Museo nazionale del bargello (Rönesans heykel müzesi) www.polomuseale.firenze.it
Galleria palatia in plazzo piti (sanat müzesi) www.wga.hu/database/museums/pitti.html
Museo dell’opera di santa croce www.santacroce.firenze.it/opera/profilo
Museo di san marco (sanat müzesi) www.grancaffesanmarco.it
Salvatore ferragamo museum (ayakkabı müzesi) http://www.museumsinflorence.com/musei/Ferragamo_museum.html
Museo di storia naturale (doğal tarih müzesi) www.msn.unifi.it
Görülmesi gereken yerler

Santa maria del fiore katedrali
Piazza del duomo (şehir meydanı)
Ponte vecchio (tarihi köprü)
Piazzale michelangiolo (şehir meydanı)
San miniato al monte bazilikası
Davut heykeli
Santa croce bazilikası
Piazza deşşa signoria (şehir meydanı)
Plazzo pitti (saray)
Plazzo vecchio (eski saray)
Plazzo medici riccardi (medici’lerin sarayı)
Giardini boboli (park)
Santissima annunziata
Mercato centrale (açık Pazar)
Villa gamberia
Capelle medici (şapel)
Piazza della repubblica (şehir meydanı)
Casa di dante (dante’nin evi)
Campanile di giotto (çan kulesi)
Mercato di san lorenzo (bit pazarı)
Teatro comunale (tiyatro)


St. Tropez



Saint Tropez güneydoğu Fransa'nın Provence-Alpes-Côte d'Azur bölgesinin Var bölümünde bir kasabadır. Marsilya'nın doğusunda 105 km uzaklıktadır. Saint Tropez kantonunda başlıca şehridir.
St. Tropez
Saint Tropez Fransız Riviera'sında bulunan son derece zengin ve ünlü yaz misafirleri için bilinmektedir. Saint-Tropez İkinci Dünya Savaşı sırasında güney Fransa'nın kurtuluş rolü ile bilinir.
Saint-Tropez ve çevresi dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Fraxinet yakınlarındaki Sarazenler yerleşime hakimdi.
Kısmen 1950'lerde, Brigitte Bardot sayesinde Saint-Tropez uluslararası üne sahip oldu. Ve Tanrı Kadını Yarattı filmi burada çekildi. 1960 ve 1970'li yıllarda, Louis de Funes'in çevirdiği Saint-Tropez de film serisi Le jandarma kasabanın daha ünlü olmasında katkıda bulunmuştur.


St. Tropez Yolu
Cannes’dan yola çıkıp, otoban yerine sahil kenarından kıvrıla kıvrıla yol alıyoruz. Her 100 metrede bir daracık yolda durup fotoğraf çekme savaşı her bir karesinin hakkını veriyor. Yol o kadar güzel koylardan, yamaçlardan, tepelerden geçiyor ki adeta bir rüyadayız. İlk durak St. Rapheal, şirin bir sahil kasabası, insanlar güleç, turistler keyifli, yola devam ediyoruz. Diğer durak St. Maxime… St. Tropez’e yaklaşıyoruz, açıklarda ki yatlardan anlıyoruz bunu. Güzel konser ve hediyelik eşya pazarı vardı bir akşam, hafif serinde gece. St. Tropez’e giriyoruz büyük bir heyecanla. Küçük bir balıkçı kasabası, devasa yatların yanında yol ve evler küçücük kalmış. Yatlar ufaltmış soğuk gövdeleriyle kasabayı. Kasabayı değil yatları izliyoruz, kalp atışlarımız hızlanırken. Arabayı park edip, kalabalık bir dondurmacıdan 4 top kocaman, şimdiye kadar yediğim en lezzetli ve keyifli dondurmayı alıyorum elime ve en güzel yat yarışması yapmak için yatların gölgesinde oturuyoruz. Yaklaşık yarım saatte yediğim dondurmam bitince eşim ve ben en güzel yat konusunda fikir ayrılığına düşüyoruz. Daha büyük bir dondurma alıp bu konuyu tartışmak istesem de eşim “yok artık yeme!” gözleriyle bana bakarken küçük cadde de kalabalığın içinde kayboluyoruz. Denize girmek için dünyaca ünlü plajların olduğu bölgeye gitmek için yola koyuluyoruz. Nikki, Pearl ve daha birçok meşhur plajdan birini seçip gidiyoruz, otoparkları ortak bütün plajların ve sanki Las Vegas AutoShow, o kadar yani… J Deniz müthiş, sahilde açıklara bakınca gördüğünüz manzara inanılmaz, onlarca yat. İrili ufaklı lüks yatlar St. Tropez koylarında duruyor. Yat manzarası eşliğinde o güzel denizin, şehrin dışında olduğu için sessizliğin kısaca yeryüzünde ki cennetlerden birinin tadını çıkartıyoruz. Ama deniz kıyaslaması yaparsam Nice’in denizi daha büyüleyici. St. Tropez maceramız bitip dönerken, yol üzerinde kocaman bir lunaparka giriyoruz. Gece bir başka oluyor Cote d’Azur yolları.

St. Tropez ve ben...

St Tropez  www.saintrop.com
Plajları
tahiti beach www.tahiti-beach.com
plage de pampelonne www.plagedesjumeaux.com
le clup 55 www.clup55.fr
pearl beach www.thepearlbeach.com

Ömer Faruk EREN
St. Tropez 2010

Nice

Fransa'nın cazibe merkezlerinden biri olan Nice şehri hakkında kısa bilgiler;

Nice

Görmeden Gelmeyin;

Gezilecek yerler
Promenade des anglais (ünlü yürüyüş yolu)
Vieille ville (eski şehir)
Coline du chateau (park)
Cours saleya (sokak pazarı)
Monastre de cimiez (manastır)
St. Nicholas Ortodoks kilisesi
Castel plage (plaj)
Avenue jean medecin (alışveriş caddesi)
Galeries lafayette
Opera de nice
Palais lascaris
Place massena (massena meydanı)


Müzeleri

Musee national message biblique marc chagall
Chaggal koleksiyonunu içeren müze chagall’ın tablolarından eskizlerine, baskı resimlerine ve vitray cam işlerine ev sahipliği yapar.
Musee d’art moderne at d’art contemoorain (modern sanat müzesi)
Musee matisse
Musee des beaux arts (güzel sanatlar müzesi)
Terra amata museum
Musee et site archeologiques (arkeoloji müzesi)
Geçmiş dönemlere ait heykel, seramik, gravür, aletler bulunmaktadır. 6-7€
Musee d’art et d’histoire palas massena
Sanat ve tarih müzesi. Tablolar, mobilyalar, silahlar. 6€ Salı günleri kapalı


Yemeden Gelmeyin;
Ratatouille (zeytinyağında kızartılmış kabak, biber, patlıcan, soğan ve domates
Salade niçoise (nice salatası; zeytinyağlı pişirilmemişsebzeler)

P@SH@


Kolye ağır geldi boynuma :)


Al beni kucağına..

İki aylıktı tanıştığımızda... o kadar küçük o kadar masum bakıyordu ki, diğer bütün kardeşleri verilmiş bir bu kalmıştı yapayalnız. Sütten kesilmiş, annesi ilgilenmiyordu. Dayanabilir mi insan? Bakıldığı oda da kutuların arasından bakıyordu ürkek gözlerle. Bebekti daha. Kucağıma alır almaz, sıcaklığı hissetmek için kafasını gömdü göğsüme, merhamet ilgi istiyordu. Bir daha indirmedim kucağımdan ve arabaya atlayıp eve getirdim. O ürkek bebek bir anda canlandı, doğasına döndü sanki hayvan. Birazcık ilgi birazcık sevgi bütün canlıları bu kadar mı etkiler, değiştirir? Ağlamadı geceleri hiç. Oyunlar oynadı kendini sevidirmek istercesine yan gözlerle bizi süzerek. Adı "Pasha" bu güzelliğin.


Şapşal :)

Çok koştum, yoruldum...


Aslan gibi yatarım...

Asilim ben :)

Palio di Siena

Piazza del Campo

Palio di Siena ya da yerel olarak kısaca Il Palio, İtalya'nın Siena kentinde her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos günlerinde olmak üzere iki kez düzenlenen geleneksel at yarışı oyunlarıdır. Bu yarışlarda her bir at ve binicisi şehrin Contrada adı verilen 17 semtinden birini temsil eder. Yarış boyunca büyük bir insan topluluğu yarış atlarını izler. Her yıl bu popüler yarışı izlemek için Siena kentine dünyanın her yanından binlerce turist gelir. Yarışa katılan tüm at ve biniciler temsil ediyor oldukları semtin renklerine ve simgelerine uygun olarak giyinirler: Aquila (Kartal), Bruco (Tırtıl), Chiocciola (Salyangoz), Civetta (Baykuş), Drago (Ejderha), Giraffa (Zürafa), Istrice (Kirpi), Leocorno (Tekboynuz), Lupa (Dişi kurt), Nicchio (Deniz kabuğu), Oca (Kaz), Onda (Dalga), Pantera (Kara Panter), Selva (Orman), Tartaruga (Tosbağa), Torre (Kule) ve Valdimontone (Montone) olarak kısaltılır.


Mahalle Bayrakları
Antik Roma döneminde düzenlenen yarışlarla herhangi bir ilgisi bulunmayan Palio oyunlarının bilinen en yakın akrabaları Orta Çağdan kalmadır. Oyunların düzenlediği şehir merkezi, piazza, geçmişte ölüm dövüşlerinin, çoklu boks maçlarının, 16. yüzyılda ise boğaz güreşlerinin düzenlendiği bir açık alandır. Contrada denen semtler arasında düzenlenen bu yarışlar 14. yüzyıldan bugüne büyük ilgi çekmektedir.


1590 yılında boğa güreşleri yasaklanınca, bu tip yarışmalara başlandı. Yarışların ilk örnekleri bufalo sırtında yapılıyordu ve bufalate olarak adlandırılıyordu. Daha sonra assinate denen eşek-sırtı yarışlara geçildi ve at-sırtı yarışlarda bu süreçte düzenleniyordu. Palio alla tonda adı verilen ilk modern Polio yarışları 1650 dolaylarında ilk kez yapıldı. Başlangıçta her yıl bir kez olmak üzere yapılan yarışlara, daha sonradan bir gün daha eklendi. Yarışların düzenlendiği alanda, yarışa katılan atlar sırtlarında binicileriyle 3 tur atarlar.