Ispanya - Macera Limanı

"Hikayeden romana geçisin ilk adımı kabul edilen herkesin bildiği yel değirmenlerine kılıç çeken Don Kişot'un yazarı Cervantes ve Amerikayı keşfeden Cristof Kolomb'un vefa borcu olan ülkesi İspanya'dan..."

ÖMER FARUK EREN
2011/İSPANYA




Valencia Oceonagrafic

Barcelona’da ki hayal kırıklığımızı gidermek için küçük bir umutla atıyoruz kendimizi yollara. Daha Valencia’ya varmadan yine İspanya canımızı acıtıyor. Geçen sene Fransa sahillerinde dolaşırken Cannes’dan Nice, Nice’ten Monte Carlo’ya, Monte Carlo’dan İtalya San Remo’ya kadar kullandığımız otoyollar bu kadar üzmemişti bizi. Yol boyu gişelerden geçip para ödemiştik ama en fazla 3 €… Hak veriyorum Barcelona çıkışında tüneller var 6 € civarı para ödüyorsunuz ama değiyor, çünkü eğer para vermeden gitmek isterseniz Antalya’dan Ölüdeniz’e sahil yolunu kullanarak arabayla gidenler bilirler, daracık gidiş geliş dağların eteklerinde, aşağısı deniz yukarısı dağ, tabiri caizse arabanın arkası toparlanmadan bi sağa sola döne döne dolanıyorsunuz. Neyse orası hak getire de, Tarragona civarında bir gişeden bilet alıyoruz, çıkış yerinde ödeyeceğiniz para ise sürpriz J Ama unutmayın Tarragona’ya gelene kadar bir iki gişe daha var bozuklukları hazırlayın. Gişelerde “Manuel” tabelası olan gişelere yönelin, gişelerde para almayı bekleyenler var. Fransa’da böyle değil, ya kredi kartı, ya bizdeki ogs-kgs sistemleri, yada bozuk para makineleriyle geçiş yapıyorsunuz. İspanya’da para almayı bekleyen gişe görevlileri var. Strese gerek yok kimsenin acelesi olmadığı için paranızı ödeyebilirsiniz sakin sakin. Hatta Türkçe söylenebilirsiniz çok eğlenceli oluyor, en azından içinizi dökebiliyorsunuz. Geldik Valencia çıkışına, gişeye yaklaştık görevliye bileti uzattık, ücret ekranın da 25.75 € yazdı. Evet şaka değil yaklaşık 200 km kadar kullandığımız yol için 25€ ödedik. Tövbe ettim dönüşte kapadım GPS’in paralı yol tercihini. Otopark ve yol parası İspanya’da tuzlu oldu.



Valencia daha şirin geldi gözümüze. Yine meydanını bulduk hemen. Zaten protestocular çadırlarını kurmuşlar buraya da. Aracı yine yer altı otoparkına park edip, turist info buluyoruz. Elimize alıp haritayı, düşüyoruz yollara. Görülecek yerlerin başında Plaça de Reina var. Sol tarafından daracık sokaklara girip ilerliyoruz. Hediyelik eşya dükkânları, yelpazeler, turistler, Ara sokaklardan meydan da görünen Bazilikaya doğru ilerliyoruz. Sokaklar çok şirin İtalya’yı andırdı bana. Sağınızda bazilika görünürken yine güzel bir meydana çıkıyorsunuz. Varsa eğer ilginizi çeken başka bir yer haritada yürüyerek gidin görün, görmedik demeyin. 






 
Ben gitmeden önce Hemisferic ve Oceonagrafic’i araştırdığım için hemen o bölgeye gitmek istedim. Valencia’nın içinde zaten çok yakındı az önce gezdiğimiz yerlere. Ana girişini bulup arabayı park ediyoruz. Şaşırıyoruz yer bulursanız o cadde üzerinde park ücreti yok. Ama arkasında ki büyük cadde de ücretli ona göre. Emin olun buraya kadar geldiğinize ve giriş ücreti kişi başı 24€ ödediğinize değecek şeyleri izlemeye ve resimlemeye koyulun. 3 yada 4 saat sürebilir gezinin şanslıysanız yunus gösterisine denk gelirsiniz. Hayatınız boyunca göremeyeceğiniz ve bazılarını da görmemeyi dileyeceğiniz deniz canlılarını göreceksiniz. Bebek denizatından, köpek balıklarına, fok balıklarından penguenlere kadar aklınıza gelen gelmeyen bütün okyanus canlıları var. Denizanalarının çeşitlerini bile görebilirsiniz. Beni en çok etkileyen Denizatı oldu, ben sadece çizgi filmlerde görebileceğimi düşündüğüm bu türü hayranlıkla o küçücük akvaryumda dakikalarca izledim. Denizatı, yılan iğnesinin de dahil olduğu Syngnathidae familyasından Hippocampus cinsine ait olan balıklardır. Tüm dünyada ılıman ve tropikal sularda bulunurlar. Denizatların boyutları 16 milimetre ile (yakın zamanda keşfedilen Hippocampus denise) 35 santimetre arasında değişen türleri bulunur. Denizatı ve yılaniğnesi türleri erkek hamileliğinin görüldüğü tek türler olarak bilinmektedirler.

Resimler size daha iyi anlatacaktır bundan eminim. Tam bir gününüzü ayırabilirsiniz Valencia’ya. Dönüş yolunda gün ağarmadan yola koyulursanız Valencia’dan Barcelona’ya kadar olan sahilleri yani Costa Durada’ya dolaşın hatta denize girin derim. Yemek Valencia’da da sorun değil tapas barlardan birine girebilir ya da Mc yiyebilirsiniz.



Port Aventura Macera Limanı

Hikâyenin belki de en güzel kısmı burasıydı yaşanan. İspanya turumuzun 2. günü hemen gitmek istedik buraya. Çünkü eğer çok beğenirsek ve tatilimizin 8 gününü dolduracak herhangi bir aktivite bulamazsak bir daha gelelim diye. Pazartesi gününü seçtik gitmek için hafta sonunun kalabalığından uzak olsun diye. Ama yine de kalabalıktı. Dünyanın herhangi bir yerinde ki Walt Disney’e gidenler burayı hayal edebilirler. Özellikle Los Angeles’ta bulunan versiyonuna çok benziyordu. Ama adrenalin daha yüksek. Barcelona’ya 90 km uzaklıkta Tarragona bölgesinde bulunan bu eğlence parkı, tam gününüzü ayırmanız gereken bir yer. Giriş ücreti, sınırsız pass imkanı ile 44€. Eğer sıra beklemeden aktivitelere girmek isterseniz 24€ Express bileti de alıp girebilirsiniz. Coca cola’nın şişelerinde ki biletlerden 6 tane toplarsanız orada 2 kişi 1 biletle girebiliyorsunuz. Sanırım bu dönemsel bir şey, fakat orada gişede sıra beklerken yanınıza gelip size bir şeyler anlatmaya çalışan biri olursa onu dinleyin. Karlı bir şekilde içeri giriş yapabilirsiniz belki. Gişelerden biletinizi alıp içeri girdikten sonra parkın haritasını almayı unutmayın. Nerede ne var her şey ayrıntılı yazıyor. Önünüze ilk önce çığlıklar eşliğinde Furius Baco çıkıcak benim tavsiyem o garip roller coster’a en son parktan çıkmadan önce binmeniz. Çünkü ilk önce ona binerseniz diğer parkurlarda fazla heyecan duymaya bilirsiniz. Ama emin olun Furius Baco elinizi ayağınızı titretecek ve sonunda paraya kıyıp dvdinizi almayı unutmayın. Eve dönünce onu izleyip izleyip güleceksiniz.

Polynesia bölgesinde Tutuki Splash var sulu bi parkur ve sizi adrenaline hazırlıyor. Güneşli bir havada ziyaret ediyorsanız ıslanmayı dert etmeyin. Oradan çıktıktan sonra yolunuza devam edin ve yine aynı bölge içinde kalan 3D sinema keyfini yaşayacağınız 15 dk’lık bir maceraya dalın. Suyun altında ilerlediğiniz hissini veren bu parkuru kaçırmayın. Daha sonra uzun süredir gözünüze takılan o devasa roller coster’a China bölgesinde ki Dragon Khan’a koşun. Ben uzun zamandır bu şekilde karmaşık görünen bir roller coster’a binmemiştim. O kıvrımlar dönüşler, en öne oturabilmek için ettiğimiz mücadeleye de değdi. Heyecanı dorukta yaşadığımız Dragon Khan’dan ayrılıp Mexico bölgesine geçiyoruz. Burada asansör var, yine Amerika’da Los Angeles’ta ve Las Vegas’ta ki Stratosfer Otelinin çatısında bulunan asansörle aynı. Tek farkı burada yavaş yavaş çıktığınız 120 metre yükseklikten sizi aşağıya bırakıyor. Ve en heyecan veren kısmı oturma yerleri, emniyet kemerleri takıldıktan sonra sanki ayakta aşağıya eğimli bir şekilde duruyorsunuz ve adrenalini 10 kat daha arttırıyor. Yukarı çıkarken ki korku aşağı düşerken yerini çaresizliğe bırakıyor. Mükemmel bir duygu ama indikten sonra 10-15 dk daha elim ayağım titredi J.  Mexico’dan çıkınca Far West bölgesine geliyoruz ve sağımızda tahtadan yapılmış bir roller coster görüyoruz. Stupida adlı bu hız treninden çığlıklar yükseliyor. Bizde fazla ciddiye almadığımız bu trene fazla sıra olmadığı için binelim diyoruz. O kadar basit görünmesine rağmen yarattığı heyecan ikinci sefer sıraya girmemize neden oluyor. Tahtadan yapılmış olması sesi ürkütücü bir hale getiriyor ve tren hızla ilerlen iken zangır zangır titretiyor içimizi dışımızı.

Far West bölgesinde herkesin sırılsıklam bir yerden geldiğini görüp ilerliyoruz o yöne doğru. Sulu bir parkur daha çıkıyor karşımıza. Kanoya biniyoruz ve kıvrıla kıvrıla suların içinde ilerliyoruz. Aslında fazla ıslanmamız gerekiyordu ama ben biraz da elimin yardımıyla kendim dahil herkesi ıslatıyorum. Son olarak en başta binmeyip sona bıraktığımız Furius Baco’ya gidiyoruz. Kesinlikle tavsiyem sona bırakmanız ve zamanınız varsa bu 20-25 saniye süren inanılmaz alete tekrar binmeniz.



Figueres ve Girona Dali’nin izinden Costa Brava

Costa Brava gerçekten güzel, Nice’in deniziyle karşılaştırmaya çalışmayın zihninizde, burası başka tarzda güzel. En güzel yeri ise Figueres’te bulunan Fransa sınırına yakın, insanların Fransızca konuşmaya başladığı bir sahil kasabası var. Roses adlı bu kasaba harika bir sayfiye yeri. Sahilde göz alabildiğine uzanan plajlarda denize girebilirsiniz. Figueres Salvador Dali’nin doğduğu ve müzesinin bulunduğu Katalan şehirdir. Figueres’e giderken paralı yolu tercih ediyoruz ve yaklaşık 12 € para ödüyoruz otoyola. Eğer sahilden para ödemeden gitmek isterseniz kasabaların içinden geçmek zorundasınız ve bol bol trafik ışığı olduğu için yol uzun sürebilir. Figueres’ten 20 dk uzaklıktaki Roses denizin keyfini çıkarabileceğiniz müthiş bir kumsalla sizi karşılayacaktır. Figueres ve Costa Brava’nın bence en güzel sahili Roses’a uğradıktan sonra Barcelona’ya dönerken Girona’ya uğramayı unutmayın. Girona güzel bir şehir. Burada sizi karşılayacak olan şey Floransa’nın küçük hali olacaktır. Aynı Floransa’daki gibi nehir kenarına dizilmiş evler ve nehirin paralelin de bulunan sokak ve caddeler. Buranın tarihi ile ilgili bilgi sahibi değilim. Roses’ın büyüsüyle adım attığım bu şehri sadece Floransa’ya benzettim ve her zaman ki gibi dondurmamı elime alarak kalabalığın izinde dolaştım. Bayanlara hitap eden takıcılar var Girona’da, eşim o dükkân dan o dükkana kendini atarken bende sanatsal fotoğraf çalışmalarıma devam ettim. Denemedik ama turistleri gezdiren tren şeklinde bir otobüs vardı. Orada İngilizce tanıtımda yapıldığını gördüm. Eğer istenirse o tura katılıp Girona’yı kısa bir geziyle tanıyabilirsiniz.

 

Yakında.. Andorra'nın dağlarından Barcelona limanlarına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder